Anasayfa   Başkonsolosluk Hakkında   Çin-Türk İlişkileri   Konsolosluk Hizmetleri   Ekonomik-Ticari İlişkiler   Çin Hakkında   Başkonsolosluğun Sorumlu Bölgeleriyle İlgili   İstanbul'a Gelmek İçin Bilmek Gerekenler 
   Ana Sayfa > Haberler
 
Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi Çin-ABD ilişkileri hakkında konuştu
2020-08-07 14:54

Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, 5 Ağustos 2020'de Xinhua Haber Ajansı ile özel bir röportaj yaptı. Aşağıda röportajın metni sunulmaktadır.

Xinhua: ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Başkan Nixon’dan beri birbiri ardına gelen ABD yönetimlerinin sürdürdüğü Çin ile diyalog öngören politikanın amacına ulaşamadığını ve başarısız olduğunu öne sürdü. Pek çok insan onun bu iddiasını ileriye dönük net ve uygulanabilir bir yol olmasından ziyade “ideolojik bir söylem” olduğunu söyleyerek sorguluyor. Bu konudaki yorumunuz nedir?

Wang Yi: ABD'nin Çin ile diyalog politikasının başarısız olduğu iddiası, Soğuk Savaş zihniyetinin yeniden ortaya çıkışıdır. Bu iddia Çin-ABD ilişkilerinde geçen on yıllarda elde edilen her şeyi görmezden gelmekte, tarihsel süreci inkar etmekte, Çin ve Amerikan halklarına karşı saygısızlık etmektedir. Bu, Birleşik Devletler’deki ve uluslararası toplumdaki insanlar tarafından makul bir şekilde sorgulanan ve kınanan bir siyasi virüstür.

Kırk yılı aşkın bir süre önce, Çin ve ABD liderleri büyük Pasifik Okyanusu kıyısında el sıkıştılar. Bunu mümkün kılan, her iki ülkenin de ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak karşılıklı saygı ve ortak zemin arama ilkesine bağlı kalmasıydı.

Başkan Nixon'ın 1972'de Çin'i ziyareti sırasında Çin Başbakanı Zhou Enlai, Çin ve ABD'nin ikili ilişkilerde yeni bir başlangıç noktasına ulaşmak için farklılıkları hakkında net olmaları ve ortak bir zemin bulmaları gerektiğini söyledi. Başkan Nixon, ülkelerimizin büyük farklılıklara sahip olduğunu ve bizi bir araya getiren şeyin, bu farklılıkları aşan ortak çıkarlarımız bulunduğunu söyledi. İki ülke tarafından yayınlanan Shanghai Bildirgesi, farklılıkları bir kenara koyarken, iki ülkenin birbirlerine saygı duyma ve ortak bir zemin arama konusundaki mutabakatını içermektedir.

O zamandan beri olan, iki tarafın yaptığı bu büyük tercihin doğru olduğunu gösteriyor. İki ülkenin diplomatik ilişkilere girmesinden bu yana geçen 40 yıl ve daha uzun süredir, Çinli ve Amerikalı birkaç nesil, Çin-ABD ilişkilerini ilerletmek için birlikte çalıştı. Bunun sonucunda, ikili ilişkiler dünyanın geniş işbirliği alanlarına ve kapsamlı ortak çıkarlarına sahip en derin iç içe geçmiş ilişkilerinden biri haline gelmiştir.

Çin ve ABD, küresel ekonomik üretimin üçte birinden fazlasını ve küresel büyümenin %50'sinden fazlasını oluşturuyor. Diplomatik ilişkilerin ilk günlerinden bu yana ikili ticaret hacmi 250 kat arttı ve küresel toplamın beşte birini yakaladı. İki yönlü yatırım neredeyse sıfırdan yaklaşık 240 milyar ABD dolarına sıçradı ve iki halkın yıllık karşılıklı ziyaretleri beş milyona ulaştı. İki ülke, dünya barışı ve kalkınmasıyla ilgili hemen hemen tüm küresel meselelerde önemli sorumluluklar üstleniyor. Bu gerçekleri kimse inkar edemez.

Kırk yıldır, Çin ve ABD sosyal sistemlerinde ve diğer birçok açıdan oldukça farklıyken, bu farklılıklar iki ülke arasındaki barış içinde bir arada yaşama ve işbirliğini etkilemedi ve gelecekteki ikili ilişkilerini de etkilememelidir. İki tarafın birbirini değiştirmesi ne gerekli ne de mümkündür. Bunun yerine, diğer tarafın halkı tarafından bağımsız olarak yapılan seçime saygı duymalıyız.

Çin'in son on yıllardaki büyük başarıları, Çin’e özgü sosyalizm yolunun Çin'e uyduğunu ve Çin halkından en geniş ve sağlam desteği aldığını göstermektedir. Aynı zamanda dünyaya ve Amerikan halkı da dahil olmak üzere diğer ülkelerin halklarına da fayda sağlamıştır.

Çin, halkının arzusunu karşılamak ve insanlığa yeni, daha da büyük katkılar sağlamak için gelişme ve ilerlemeyi sürdürmeye devam edecektir. Bu süreci bozmaya çalışan herkes ancak başarısızlığa uğrayacaktır.

Xinhua: Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı insanlar, Çin-ABD ilişkisinin uzun süredir eşit ve karşılıklı olmadığını ve ABD'nin Çin'i yeniden inşa ettiğini ancak onun bundan yarar sağlamadığını iddia ediyor. Sizce durum böyle mi?

Wang Yi: Çin-ABD işbirliği hiç bir zaman bir tarafın diğerine iyilik yaptığı veya bir tarafın diğerinden yararlandığı bir ilişki olmadı. Her iki ülke de bu işbirliğinden çokça faydalandı ve hiç kimse tek başına bundan yarar sağlamıyor .

Yıllar boyunca karşılıklı yarara dayanan işbirliği, Çin ve ABD'yi ortak çıkarları olan bir topluluğa dönüştürdü. Çin, ABD de dahil olmak üzere dünyanın geri kalanına açılımı ve işbirliği sayesinde kısmen hızlı bir büyüme elde etti. Çin'in devam eden büyümesi, ABD ve diğer ülkeler için sürekli talep ve muazzam bir pazar yarattı.

İstatistikler, Çin-ABD iş bağlarının 2,6 milyon Amerikan işini desteklediğini gösteriyor. Çin ile yapılan ticaret, her Amerikalı ailenin yılda 850 ABD doları tasarruf etmesine yardımcı oluyor. 70.000'den fazla Amerikan şirketi, 700 milyar ABD dolar toplam satış hacmi ile Çin'de yatırım yaptı. Bunlar arasında %97'si kar ediyor. Ticari sürtüşme ve COVID-19’a rağmen Çin'deki Amerikan şirketlerinin büyük çoğunluğu hala Çin’de kalmayı sürdürmek istiyor ve Çin'deki yatırımlarını ikiye katlıyorlar.

Çin-ABD işbirliği eşitsiz ve karşılıklı değilse, bu ilişki onlarca yıl nasıl devam edebilirdi? Çin-ABD ilişkileri bu kadar uzun bir yolu nasıl kat edebildi?

Küreselleşme ve serbest ticaret kalkınmanın getirisi oldu, ancak aynı zamanda ülkeler için ekonomik yapılarını ve çıkar dağılımını da etkiledi. Bu, iç reform yoluyla ele alınmalıdır. Başkalarını kendi hastalığı için ilaç almaya zorlayan hasta bir kişi gibi davranmak, hatta bağları kesmeye kalkışmak işe yaramayacaktır. Ağır bir şekilde zarar görecek olan Amerikan şirketleri ve halkıdır.

Küreselleşen dünyada bugün, ülkelerin çıkarları sıkı bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Çin'in ve ABD'nin gelişimi birinin kaybedip diğerinin kazanacağı bir oyun değildir ve birbirimizi reddetmemeliyiz. Yapmamız gereken ortak gelişime ulaşmak için birbirimizin gücüne dayanmaktır.

COVID-19 küresel ekonomiyi olumsuz etkilerken, dünyanın en büyük iki ekonomisi olarak, Çin ve ABD, eşit şartlarda karşılıklı yarar için çalışmalı, ayrışma girişimlerini durdurmalı, işbirliği yoluyla ilişkiyi ilerletmeli ve dünyaya karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Xinhua: ABD son zamanlarda Çin ile insanlar arası ve kültürel ilişkilere zarar veren bir dizi adım attı. ABD'deki Çinli öğrencileri taciz etti, normal akademik değişimi engelledi ve ABD'de faaliyet gösteren Çinli medyaya kısıtlamalar getirdi. Birçok insan bunun McCarthyism'in yeniden canlanması olduğuna dair endişe taşıyor. Sizce iki ülke yeni bir Soğuk Savaş'a düşecek mi?

Wang Yi: Çin-ABD ilişkileri, diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana en büyük zorluklarla karşı karşıyadır ve birçok alandaki karşılıklı değişimleri ve iş birlikleri ciddi şekilde kesintiye uğramaktadır. Bunun temel nedeni, Çin'e karşı önyargılı ve düşman olan bazı Amerikalı politikacıların, Çin'i uydurma iftiralarla lekelemek ve çeşitli bahanelerle Çin ile normal bağları engellemek için güçlerini kullanmalarıdır. İstedikleri şey, ABD'nin Çin ile ilişkilerini zayıflatmak, iki halk arasında düşmanlığı körüklemek ve iki ülke arasındaki güveni aşındırmak için McCarthyism'i canlandırmak. Nihayetinde, Çin ve ABD'yi yenilenmiş çatışma ve yüzleşmeye sürüklemek ve dünyayı tekrar kaosa ve bölünmeye sürüklemek istiyorlar.

Çin bu insanların yoluna taş koymalarına izin vermeyecektir. Çin ve Amerikan halklarının temel çıkarlarına ve kalkınma ve ilerlemeye yönelik küresel eğilime aykırı olduğu için, sözde "yeni bir Soğuk Savaş" yaratma girişimini reddediyoruz. Dünyaya büyük acılar çektiren Soğuk Savaş'ın kendini tekrar etmesine izin verilmemelidir. Barış ve kalkınma, tüm ülkelerin arzuladığı gayedir. 21. yüzyılda yeni bir Soğuk Savaş başlatmaya çalışan herkes tarihin yanlış tarafında kalacak ve ancak uluslararası iş birliğini altüst eden kişi olarak hatırlanacaktır.

Bugünün Çin'i eski Sovyetler Birliği değildir. Başka bir Birleşik Devletler olma niyetimiz yok. Çin ideoloji ihraç etmez ve hiçbir zaman diğer ülkelerin içişlerine karışmaz. Dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimî bir üyesi olarak Çin, barışçıl kalkınmaya ve karşılıklı yarar sağlayan bir açılış stratejisini sürdürmeye bağlı kalacaktır. Çin, küresel barışı ve kalkınmayı desteklemeye ve uluslararası düzeni savunmaya devam edecektir.

Xinhua: Mevcut ABD yönetiminin Çin ile diyalogu reddettiğini ve diyaloğun yararsız olduğunu iddia etmeye devam ettiğini gördük. Pompeo kısa bir süre önce Çin'e karşı "kuşkulan ve doğrula" yaklaşımı çağrısında bulundu. Bu tür hareketlerle ilgili görüşünüz nedir?

Wang Yi: Günümüzde uluslararası ilişkilerde diyalog, sorunları çözmek ve güven oluşturmak için doğru yoldur. Zıtlaşmak yerine diyaloğu desteklemek sadece Çin'in konumu değildir. Aynı zamanda diğer ülkelerin ezici çoğunluğunun fikir birliğidir. Çin ve ABD, farklı sosyal sistemlere, tarihlere ve kültürlere sahip iki büyük ülkedir ve her birinin kendi çıkarları ve endişeleri vardır. Bu doğaldır. Fakat önemli olan, hiç kimsenin herhangi bir zamanda tek taraflı olarak diyalog kapısını kapatmamasıdır. İkili ilişkilerinde farklılık, yanlış hüküm veya yüzleşmenin baskın gelmesine izin verilmemelidir.

Çin büyük ve sorumlu bir ülkedir. Açık ve dürüstüz ve ABD tarafı ile samimi ve etkili bir istişareye girmeye ve ABD tarafının dürtüsel hamlelerine ve kaygısına soğukkanlı ve mantıklı bir cevap vermeye hazırız. ABD tarafı ile herhangi bir düzeyde, herhangi bir alanda ve her zaman diyalog mekanizmalarını yeniden başlatmaya hazırız. Tüm konular tartışma için masaya yatırılabilir. İki ülkenin iş birliği, diyalog ve uygun yönetime ihtiyaç duyan konularda sırasıyla üç liste oluşturmasını ve gelecekteki etkileşimler için bir yol haritası hazırlamasını öneriyoruz. Mesajımız oldukça açıktır: ABD'yi kibir ve önyargıyla hareket etmeyi bırakmaya ve bizimle eşit bir temelde yapıcı bir diyaloğa girmeye çağırıyoruz. ABD'nin mevcut gerilimleri hafifletmek ve ilişkileri çatışma, tersleşme olmadan, ortak saygı ve kazan-kazan temelindeki iş birliği çerçevesinde ilerletmek için bizimle çalışacağını umuyoruz. Bu, iki halkın ortak çıkarlarına hizmet edecek ve uluslararası toplumun beklentilerini karşılayacaktır.

Xinhua: Son zamanlarda Hong Kong, Çin-ABD ilişkilerinde önemli bir konu haline geldi. ABD, Çin'in ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe koyarken Tek Ülke, İki Sistem'den vazgeçtiğine inanıyor. Hong Kong'a bir dizi yaptırım uyguladı. ABD'nin Hong Kong konusunda daha fazla sorun çıkarmasını bekliyor musunuz?

Wang Yi: Hong Kong, Çin topraklarının bir parçasıdır ve Hong Kong işleri Çin'in iç işlerine girer. Diğer ülkelerin içişlerine karışmamak uluslararası ilişkileri yöneten temel bir normdur ve hiçbir ülke diğer ülkelerin kendi egemenliğini veya toprak bütünlüğünü açıkça sabote etmesine izin vermeyecektir. BM İnsan Hakları Konseyi'nin son oturumunda, 70'den fazla ülke Çin'in haklı duruşuna destek verdi ve Hong Kong meselesini Çin'in iç işlerine müdahale etmek için kullanma girişimlerini kınadı. Bu, uluslararası toplumun ortak ve adil konumu için çok şey ifade ediyor.

Ulusal güvenlik yasası herhangi bir ülkenin hayatta kalmasının temelini oluşturmaktadır ve genel kabul gören bir yasal uygulamadır. Hong Kong'da Çin’in ulusal güvenliğini koruma yasası, Hong Kong'da uzun zamandır devam eden yasal boşlukları doldurdu. Hem hukukun üstünlüğü temelinde, hem de Hong Kong'un kalıcı güvenliği ve istikrarı temelinde Tek Ülke, İki Sistem politikasının uzun vadeli uygulanmasını sağlayacaktır. Birkaç milyon Hong Kong sakini, Hong Kong'da barış ve istikrar için özlem duyduklarını ve ulusal güvenlik yasasına güçlü desteklerini göstermek için bir dilekçe imzaladı.

Çin, Tek Ülke, İki Sistem politikasına bağlıdır. Anakaradan gelen güçlü destek, gelişmiş bir yasal ortam ve Hong Konglu yurttaşlarımızın birleşmiş çabalarıyla, Tek Ülke, İki Sistem politikasını kesinlikle sürdürebilir ve daha iyi uygulayabiliriz. Hong Kong işlerine yapılan kaba müdahale, ister sözel ister eylemsel olsun yalnızca Tek Ülke, İki Sistem politikasının düzgün uygulanmasını baltalayabilir. Bu tür eylemler Hong Kong halkı da dahil olmak üzere tüm Çin halkının kesin reddi ile karşılanacaktır.

Xinhua: ABD geçtiğimiz günlerde Houston'daki Çin Başkonsolosluğu'nu bir casusluk ve fikri mülkiyet hırsızlığı merkezi olduğunu iddia ederek kapattı. Çin, Chengdu'daki ABD Başkonsolosluğu'nu kapatarak karşılık verdi. Bunun Çin-ABD "diplomatik savaşında" tırmanışa yol açacağından endişe duyuyor musunuz?

Wang Yi: Çin'in Houston Başkonsolosluğu, diplomatik ilişkilerin kurulmasından sonra Çin tarafından ABD'de açılan ilk Başkonsolosluktu ve her zaman Çin-ABD dostluğunun önemli bir sembolü oldu. Geçtiğimiz 40 yılı aşkın süredir, Houston'daki Çin Başkonsolosluğu, Çin ve Amerikan halkları arasındaki dostluğu ve işbirliğini geliştirmede önemli bir rol oynadı. COVID-19 salgını sırasında karşılaşılan zorluklara rağmen, ABD güney eyaletleri ve Çin arasında koronavirüse karşı işbirliğini artırmak için önemli bir köprü olarak görev yaptı. Hem tarihi hem de güncel önem taşıyan böyle bir başkonsolosluğun kapatılması, Çinliler ve Amerikalılar arasındaki değişim ve karşılıklı anlayış için bir pencerenin kapanmasıdır. Bu hareket, Çin-ABD ilişkilerinin normal gelişmesini ve iki halk arasındaki dostluğu baltaladı. ABD tarafının iddia ettiği kapatma bahaneleri Çin'e iftira atmak için tasarlanmış uydurmalardan başka bir şey değil. Hiçbir bir kanıtla desteklenmiyor ve hiçbir incelemeye dayanmıyor.

Doğal olarak, Çin ABD’nin bu keyfi ve ahlaksız hareketine göz yummayacaktır. Önlemimiz meşru, haklı ve yasaldır ve diplomatik normlara tamamen uygundur. Sadece iki halkın çıkarlarına daha fazla zarar vereceği için Çin’in ABD ile bir “diplomatik savaş” kavgasına girme niyeti yoktur. Bir "diplomatik savaş" başlatmak ABD'nin gücünü kanıtlamaz. Tam tersine, sadece ABD'nin artan öz güven eksikliğini gözler önüne seriyor. Eğer, ABD yanlış yolda ilerlemekte ısrar ederse, Çin gerekli cevabı vermeye hazırdır.

Xinhua: Amerika tarafı Huawei şirketini kapsamlı bir şekilde engellemeye ve kısıtlamaya çalışmaktadır, hatta diğer ülkelere “Temiz Ülkeler Koalisyonu” kurma çağrısında bulundu. Birçoğu bunu Amerika’nın endişe ve korkusunun bir yansıması olarak görüyor. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?

Wang Yi: ABD’nin herhangi bir gerçek ve somut kanıt olmadan dünya çapında her türlü yöntemi kullanarak Çin’in özel bir şirketini engellemesi ve kısıtlaması tipik bir zorbalık örneğidir. Herkes bunu çok net görüyor, ABD’in amacı tekonolojideki tekelini korumak ve diğer ülkeleri normal gelişme haklarından mahrum etmektir. Zorbalığını gizlemeye bile zahmet etmiyor. Bu sadece adil uluslararası ticaret ilkelerini ihlal etmekle kalmaz, aynı zamanda serbest küresel piyasa ortamına da zarar verir. Tekrar söylemek isterim ki, Huawei dahil ABD tarafından tek taraflı olarak yaptırım uygulanan Çin şirketleri masumdur. Onların teknolojileri ve ürünleri de güvenilirdir, hiçbir ülkeye zarar vermez. Tam tersine, Prism Olayı ve Echelon Olayı gibi skandalların arkasında ABD’nin rolü vardır. Herkes biliyor ki, ABD diğer ülkelerin hareketlerini gizlice dinlemekte ve gözlemektedir. Sözde “Temiz Ülkeler Koalisyonu” kurma hakkı yoktur, çünkü kendi elleri zaten kirlidir.

Bilgi teknolojisinin yönlendirdiği yeni bir teknoloji devrimi hızlanarak ilerlemektedir. Çin dünyadaki diğer ülkelerle birlikte adil, açık ve ayrım gözetmeyen bir ticaret ortamını korumaya, uluslararası teknolojik değişimi ve işbirliğini pekiştirmeye devam edecektir. Güvenli, dayanıklı ve kaliteli bilgi teknolojilerinin küresel ekonominin yeniden canlandırılmasına ve dünyanın dört bir yanındaki insanların hayatlarını iyileştirmesine yardımcı olmayı sürdüreceğiz. ABD’nin dar ve bencil kişisel çıkar saplantısından vaz geçeceğini, açıklığın ve işbirliğinin doğru yoluna döneceğini umuyoruz.

Xinhua: Bazı ABD’li siyasetçiler son dönemlerde sık sık ÇKP’ye saldırıyor, ÇKP ile Çin halkını karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Çin ile ABD'nin diplomatik ilişkiler kurmasından kırk bir yıl sonra, sizce ABD tarafı neden böyle yapıyor?

Wang Yi: ABD içinde hep bir güç var, Çin Komünist Partisi’nin liderlik rolünü ve Çin’e özgü sosyalizm yolunu boşa çıkarmaya çalışıyor. Onların amacı çok net, Çin’i engellemek ve Çin’i istikrarsızlaştırmak.

Gelecek yıl Çin Komünist Partisi’nin 100. kuruluş yıldönümü kutlanacak. Geçen yüz yıla bakarsak, şunları görebiliyoruz: Çin Komünist Partisi’nin liderliğinde Çin halkı sömürgeci yönetiminden ve sömürüden kurtuldu ve ulusal kurtuluşa ve bağımsızlığa kavuştu. ÇKP’nin önderliği bir zamanların yoksul ülkesi olan Çin’i dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna getirdi. ÇKP’nin liderliğinde kişi başı GSYH kırk yıl önceki 200 dolar civarlarından bugünkü 10 bin dolarlık seviyelerine geldi, 800 milyondan fazla insan yoksulluktan kurtarıldı. ÇKP’nin liderliğinde Çin halkının gösterdiği büyük gayretler tarihe yazıldı, insanoğlunun modernleşme tarihinin en parlak bölümü olarak kaydedildi.

Pratik gerçeğin tek ölçütüdür ve tarihin sınav kağıdına puan veren ise halktır. Çin’in sisteminin iyi olup olmadığı konusunda söz hakkı Çin halkına aittir. Harvard Kennedy School tarafından Çin’de gerçekleştirilen 13 yıllık araştırmanın sonucuna göre Çin halkının partinin liderliğindeki Çin hükümetine yönelik memnuniyet oranı %93’tür, bu çok yüksek bir rakamdır. Son yıllarda birçok uluslararası kuruluşun anketlerine göre Çin halkının hükümetine yönelik güven endeksi %90’dan yüksektir. ÇKP ile Çin halkı arasındaki ilişki tıpkı balık ve su gibi iç içedir, tıpkı toprak ve tohum gibi birbirine dayanmaktadır. ÇKP ile Çin halkı arasındaki bu kan bağını kesmeye ve kışkırtmaya çalışanlar kendilerini 1.4 milyar Çin halkının düşmanı yapmaktadır.

Çin’e özgü sosyalizm yoluna büyük güven duyuyoruz aynı zamanda diğer ülke halklarının kendi seçtikleri yollara da saygı gösteriyoruz. Herhangi bir ülke ile sistem konusunda rekabet etme niyetimiz yoktur, herhangi bir ülke ile ideoloji konusunda çatışma niyetimiz yok. Aynı şekilde, ABD'nin Çin'in sosyal sistemine ve Çin halkının seçimine saygı göstermesini ve başarısız müdahaleciliğinden vazgeçmesini umuyoruz. Tıpkı Devlet Başkanımız Sayın Xi Jinping’in belirtiği gibi, meydan okumalara karşı yeterince kararlılığımız, irademiz ve gücümüz vardır. Her türlü riske ve teste karşı yeterince cesaretimiz, kabiliyetimiz, aklımız vardır. Hiçbir ülke ve hiç kimse Çin milletin kalkınmasına engel olamaz.

Xinhua: Pompeo, Çin ile başa çıkmak için yeni bir “Demokrasi İttifakı” kurulmasını istemiş ve diğer ülkeleri sözde “özgürlük” ve “otoriterlik” arasında seçim yapmaya çağırmıştı. Ancak uluslararası arenada çağrısına cevap veren ülkelerin çok az olduğunu fark ettik. ABD’nin niyetinin başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz?

Wang Yi: Çatışmayı ve bölünmeyi kışkırtma eylemleri tarihte az rastlanır eylemler değil, ama nihayetinde insanlar tarafından kenara atılır. İnsanlık 21. yüzyıla girdikten sonra, bazılarının hala yeni bir demir perde çekmek, yeni bölünmeler yaratmak ve kimlik siyaseti ve bloklar arası çatışma klişesine girmek için ortaya çıkmasına bir türlü inanmak istemiyorum. Bu, insanlığın ilerlemesine ve bilgeliğine açık bir küçümseme olmasının yanı sıra aynı zamanda tarih açısından bariz bir geriye dönüştür de. Çağın gidişatıyla uyumsuz ve çoğu ülkenin arzusuna ters düşen bu iddia doğal olarak popüler olamaz.

Çin, emperyalizmin ve sömürgeciliğin baskısından kurtulan ve özgürlüğünü kazanan bir ülkedir. Özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü öteden beri Çin'in anayasasına kodlanmış ve Çin’e Özgü Sosyalizmin Özlü Değerlerinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Aynı zamanda, özgürlüğün laissez-faire olmadığını, bilimsel rasyonalite, yasal düzenleme ve uluslararası kuralların özgürlüğün temeli olduğunu çok iyi biliyoruz. Çinliler salgın sırasında salgın önleme uzmanlarının bilimsel tavsiyelerine uygun olarak maske taktılar. Ancak bazı Amerikalı politikacılar, Çin’e darbe vurmak için söz konusu salgın önleme tedbirlerini Çin’in "diktatörlüğü"nü ve "özgür olmadığı" gerçeğini gösteren bir tezahür olarak değerlendirdi. Günün sonunda tabii ki gerçek yüzlerinde tokat gibi patladı.

Çin, eski çağlardan beri barış ve işbirliğini savunuyor ve "bölünmenin rekabete, rekabetin kaosa ve kaosun yoksulluğa yol açtığına" inanıyor. Dünyayı ideolojik çizgilere bölme tehlikeli uygulamasına her zaman karşı çıkıyor. Bu amaçla, kazan-kazan işbirliğini içeren yeni bir uluslararası ilişki türünü aktif olarak savunuyor, her ülke ile kapsamlı bir şekilde dostane işbirliğini geliştiriyor ve küresel bir ortaklık ağı kuruyoruz. Devlet Başkanı Sayın Xi Jinping, rejimler arasındaki farklılıkları aşmak, sıfır toplamlı oyun zihniyetini terk etmek ve farklı ülkeler, uluslar ve medeniyetler arasında ortak bir vizyon bulmak amacıyla insanlığın ortak kader topluluğunu oluşturma gibi önemli girişimi öne sürdü. Çin insanlığın bu yüce vizyonunu gerçekleştirmek için elinden geleni yapacaktır.

Xinhua: Pompeo, Çin'in dünya hegemonyasını kurmak istediğini söyledi. Ancak herkes uluslararası anlaşmalardan ve kuruluşlardan kasten geri çekilenin ABD olduğunu biliyor. Dünyadaki birçok insan gelecekteki uluslararası düzenin bundan büyük ölçüde etkileneceğinden endişeleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Wang Yi: Mevcut uluslararası düzen ve sistemin karşı karşıya olduğu asıl zorluk, dünyanın en güçlü ülkesi olan ABD'nin kendi çıkarlarını her şeyin üstüne koyması, tek taraflılık ve zorbalıkta aşırıya gitmesi ve uluslararası sorumlulukları ve çok taraflılığın kurallarını terk etmekten hiç pişman olmamasıdır. Salgının en kritik anında, ABD dayanaksız bir şekilde Dünya Sağlık Örgütü’ne darbe indirecek ve ondan ayrılacak kadar ileri gitti. Mevcut ABD yönetimi, öncekilerden daha fazla uluslararası antlaşmadan çekildi ve bu da kendisini mevcut uluslararası düzene en çok zarar veren güç haline getirdi.

Çin, her zaman uluslararası düzen ve sistemin sadık bir savunucusudur. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana geçen 70 yıl ve daha uzun sürede hiçbir savaşı kışkırtmamış ve diğer ülkelerin topraklarını işgal etmemiştir. Kendi barışçıl kalkınmayı sürdürmemizi anayasaya eklememizle dünyada söz konusu vaatte bulunan ilk ülke olduk. Barışçıl kalkınma yolunda istikrarlı bir şekilde yürümeye devam edeceğiz, asla bir dünya hegemonyası kurma, yayılmacılık peşinde olmayacağız ve her zaman barış için koruyucu güç olduk ve olacağız.

Bu yıl, Dünya Anti-Faşist Savaşı zaferinin ve Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun 75. yıldönümüdür. Tarihinden acı dersler alan dünya, modern zamanlarda en uzun istikrar ve refah dönemini yaşamıştır. Bugün uluslararası sistemin yeniden kolayca yıkılmasına ve dünyanın yeniden bölünmesine izin veremeyiz. Çin, "Birleşmiş Milletler Tüzüğü"nü imzalayan ilk ülkedir. Neredeyse tüm uluslararası antlaşma ve anlaşmalara katıldık ve gerekli uluslararası sorumluluklarımızı ve yükümlülüklerimizi sadakatle yerine getirdik. Dünyanın geleceği ve kaderi için tehlikeli olan bu kritik anda, çok taraflılığı savunmaya ve uygulamaya, çekirdeği Birleşmiş Milletler olan uluslararası sistemi korumaya ve dünyanın çok kutupluluğunu ve uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini teşvik etmeye hiç şaşmadan devam edeceğiz.

Xinhua: ABD geçtiğimiz günlerde Güney Çin Denizi konusundaki müdahalesini önemli ölçüde artırmıştır. Pompeo, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki egemenlik haklarını ve çıkarlarını reddettiğini açıkladı. ABD ordusu Güney Çin Denizi'nde çift uçak gemisi ile tatbikat yaptı ve sık sık askeri uçak ve savaş gemilerini keşiflere gönderdi. Bazı insanlar ABD'nin Güney Çin Denizi'nde çatışma yaratma olasılığının arttığına inanıyor. Güney Çin Denizi’nde istikrar korunabilir mi?

Wang Yi: Son zamanlarda, ABD Güney Çin Denizi'nde birkaç kışkırtıcı eylemde bulundu. Birincisi, uzun yıllardır devam eden tarafsız olma taahhüdünü ihlal etti ve Güney Çin Denizi’ndeki bölgesel egemenlik anlaşmazlıklarına açıkça müdahale etti. İkincisi, Güney Çin Denizi'ndeki askeri varlığını artırmaya ve göstermeye devam ediyor. Yalnızca bu yılın ilk yarısında, ABD askeri uçakları Güney Çin Denizi'nde 2.000'den fazla faaliyet gerçekleştirdi. Üçüncüsü, Çin ve ASEAN ülkeleri arasındaki ilişkileri kışkırtmak ve "Güney Çin Denizi Davranış Kuralları" müzakere sürecine müdahale etmekti. ABD'nin amacı, Güney Çin Denizi'ni istikrarsızlaştırmak ve bölgedeki ülkeleri ABD’nin iç politikalarına ve jeopolitik gündemine hizmet etmek için Amerikan tanklarına bağlamaktır. Bölgedeki ülkeler uyanık olmalı ve ABD’nin bu bölgenin zorlukla kazanılmış barış ve kalkınma başarılarını sabote etmesine izin vermemelidir.

Güney Çin Denizi, bölgedeki ülkelerin ortak vatanıdır ve uluslararası siyaset için bir savaş alanı olamaz. Yıllarca süren yoğun çalışmalardan sonra, bölgedeki ülkeler anlaşmazlıklarını düzgün bir şekilde çözmek için etkili yollar bulmuş ve Güney Çin Denizi'ndeki barış ve istikrarı birlikte koruma konusunda net bir fikir birliğine varmışlardır. Anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözmenin en çok bölgedeki ülkelerin çıkarlarına uygun olduğu ve Güney Çin Denizi'nde barış ve istikrarı korumanın bölgedeki ülkeler için ortak bir görev olduğu kanıtlanmıştır. Mevcut durumda Çin, tüm müdahaleleri ortadan kaldırmayı ve "Güney Çin Denizi'ndeki Davranış Kuralları" konusundaki istişareleri mümkün olan en kısa sürede yeniden başlatmayı ve Güney Çin Denizi için uzun vadeli korumaya yardımcı olan bu bölgesel kuralın erken bir sonuca varması için çabalamayı öneriyor. Aynı zamanda Çin, Güney Çin Denizi'ni gerçekten bir barış, dostluk ve işbirliği denizi yapmak için kıyı ülkeleriyle denizcilik işbirliğini güçlendirmeye, karşılıklı güveni derinleştirmeye ve ortak kalkınmayı teşvik etmeye isteklidir.

Xinhua: Çin-ABD ilişkileri diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana en zor dönemi yaşamaktadır. Şu andan itibaren Kasım ayındaki ABD seçimine kadar, Çin-ABD ilişkileri konusunda iyimser misiniz yoksa kötümser mi? Çin ve ABD'nin şu anda en çok neye ihtiyacı var?

Wang Yi: Çin’in ABD politikası sürekliliğini ve istikrarını korumuştur. Aynı zamanda, Çin-ABD ilişkilerinde engelleri aşmaya ve iniş çıkışlar yaşamaya da hazırız. Temel olarak, ABD’nin Çin'i bir düşman haline getirmesi ciddi bir stratejik yanılgıdır ve stratejik kaynaklarını yanlış yöne yatırmaktadır. Çin, ABD ile çatışmasız, karşılıklı saygı ve kazan-kazan işbirliği ruhu içinde koordineli, işbirliğine dayalı ve istikrarlı bir Çin-ABD ilişkisi kurmaya her zaman isteklidir. Aynı zamanda, egemenlik, güvenlik ve kalkınma çıkarlarımızı da sıkıca savunacağız, çünkü bu bağımsız bir egemen ülkenin meşru hakkıdır. ABD, “Birleşmiş Milletler Tüzüğü” tarafından savunulan tüm ulusların egemen eşitliği ilkesini uygulamalı, farklı sistemler ve medeniyetlerle barış içinde bir arada yaşamayı öğrenmeli ve buna uyum sağlamalı ve dünyanın çok kutupluluğa doğru ilerlediği gerçeğini kabul etmelidir.

Çin ile ABD arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana yaşanan en karmaşık durumla karşı karşıya kalan Çin-ABD ilişkileri için net bir çerçeve oluşturmamız gerekiyor:

İlk olarak, en alt çizgiyi netleştirilmeli ve çatışmadan kaçınmalıyız. Çin-ABD ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesinin anahtarı karşılıklı saygıyı sürdürmektir. Çin, ABD seçimlerine ve içişlerine asla müdahale etmedi ve etmeyecek. Ayrıca ABD Çin'i kendi ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirme yanılsamalarını bir yana bırakmalı, Çin'in içişlerine mantıksız bir şekilde müdahale etmeyi ve Çin'in meşru hak ve çıkarlarını acımasızca bastırmayı durdurmalıdır.

İkinci olarak, kanallar açmalı ve samimi bir diyalog kurmalıyız. Diyalog, sorunların ele alınması için ön koşuldur. Diyalog olmazsa, sorunlar sadece birikir ve hatta kontrolden çıkar. Çin’in diyalog kapısı açık. Eşitlik ve açık fikirlilik ruhu içinde, ABD ile konuşmaya ve etkileşime girmeye ve her düzeyde ve her alanda diyalog mekanizmalarını sürdürmeye hazırız.

Üçüncüsü, ayrıştırmayı reddetmeliyiz ve işbirliğini sürdürmeliyiz. Çin ve ABD'nin çıkarları derinden bütünleşmiştir. Zorla ayrıştırma, ikili ilişkiler üzerinde uzun vadeli etkiye neden olacak, uluslararası sanayi zincirinin güvenliğini ve tüm ülkelerin çıkarlarını tehlikeye atacaktır. Mevcut COVID-19 salgın durumunda, COVID-19 önleme ve kontrol, ekonomik iyileşme ve diğer alanlarda ABD ile karşılıklı olarak yararlı bir işbirliği yapmaya, birbirimizden öğrenmeye ve COVID-19 ile mücadele konusundaki deneyimleri paylaşmaya ve küresel salgına karşı mücadelede çok taraflı işbirliğine katılmaya ve bunları teşvik etmeye istekliyiz.

Dördüncüsü, sıfır toplamlı zihniyeti terk etmeli ve sorumlulukları paylaşmalıyız. COVID-19, insanlığın ortak bir geleceği olan bir topluluk olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koyuyor. Dünyamız hala birçok küresel zorlukla karşı karşıyadır. Geleneksel ve geleneksel olmayan güvenlik sorunları iç içe geçmiştir. Hemen hemen tüm bölgesel ve uluslararası sıcak sorunlar, Çin, ABD ve diğer ülkelerden koordineli bir yanıt gerektirmektedir. Çin ve ABD her zaman insanlığın refahını göz önünde bulundurmalı, iki büyük ülke olarak sorumluluklarını yerine getirmeli, BM ve diğer çok taraflı kurumlarda gerekli koordinasyon ve işbirliğini gerçekleştirmeli, dünya barışı ve istikrarı için birlikte çalışmalıdır.

Arkadaşlara tavsiyeler
       Yazdir